II.ABDÜLHAMİD HAN’I TANIYALIM
03:55
II.ABDÜLHAMİD HAN’I TANIYALIM
Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. Padişahı olan
Sultan 2.Abdülhamid çok renkli bir kişiliğe sahiptir. Mevkidaşları
tarafından ne kadar yerilmiş olsa da, bir o kadar saygı görmüş ve vefatında arkasından göz yaşı dökülmüş bir
padişahtır.Bu bağlamda gönüllerde yer
edinmesinin sebebini istifadenize sunmaktan şeref duyarım.

Babası Abdülmecid annesi Tirimûjgan kadın
efendi.21 Eylül 1842 yılında dünyaya gelen şehzade, daha on bir
yaşındayken annesi vefat eder.Annesiz
bir çocuğun hayat yolculuğunda ne kadar başarılı olacağı bilinmez.İleride padişah
olacağı için Abdülhamid Han için ise annesizlik çok büyük bir eksiklik
olacaktır.Dönemin şartlarını göz
önünde bulundurmanızı istirham ederim.Abdülmecid,
oğlunun annesiz büyümemesi için hiç çocuğu olmayan Piristû Kadın Efendi’ye
oğlunu teslim etmiştir.Özel hocalar
tayin edilerek eğitim gören
şehzade, Gerdankıran Ömer Efendi'den Türkçe, Ali Mahvf Efendi'den Farsça,
Ferid ve Şerif efendilerden Arapça ve diğer ilimleri, Vak'anüvis Lutfi
Efendi'den Osmanlı tarihi, Edhem ve Kemal paşalarla Gardet adındaki bir
Fransız'dan Fransızca, Guatelli ve Lombardi adındaki iki İtalyan'dan musiki
tahsil etmiştir.[1]
Piristû Kadın Efendi şehzadeye iyi davranmış olacak ki, kızı Ayşe Sultan:
Sultan Hamid, tahta çıkışının ertesi günü analığının elini öperek ‘Siz
annesizliğimi bana bir gün hissettirmediniz; nazarımda öz validemden farkınız
yoktur ve mevkiiniz Vâlide Sultan mevkiidir…’[2] diye övmüştür. Lakin
şehzadelik yıllarında hem öz anne sevgisinden ve baba ilgisinden mahrum kalması
yalnızlığa mecbur bırakmıştır.Aynı zamanda zekasını ve düşüncelerini dışa
yansıtmayan Abdülhamid saray erkanı
tarafından da soğuk ilgi görmüştür.Sultan II. Abdülhamid Han bu sessizliğini Pertevniyal Kadın’ ın yardımıyla politik
yönde değiştirmiştir.Amcası Abdülaziz yeğeninin
serbest bir ortamda yetişmesi gerektiğini
ve eğitimine daha çok önem verilmesini
istemiştir. Dolayısıyla,Abdülaziz Mısır ve Avrupa seyahatlerine onu da götürmüştür.[3]Amcasının ilgisi Abdülhamid
için farklı işlerle ilgilenmesini sağlamış ve Maslak çiftliğinde toprak
işleriyle meşgul olmuş.Dahası burada koyun besiciliği yapmış,üstübeç (boyacılıkta
kullanılan zehirli,bazik kurşun karbonat) madenleri işletmiş.Borsa
faaliyetlerine katılarak para kazandığı ve tahta çıktığında servetinin yüz bin
altını aştığı söylenir.[4]
“Sultan Abdülhamid, Osmanlı ailesinin bütün
özelliklerini taşımaktaydı.İri burunlu,parlak ve iri gözlü idi. Soğukkanlı
fakat vehimli bir mizaca sahipti. Yürürken ve otururken biraz öne doğru
meylederdi. Titrek fakat kalın bir sesi vardı; çok dinler. az konuşurdu.
Kendisiyle konuşanlara saygı telkin eder. herkese karşı. nazik davranırdı.
Hoşlanmadığı kimselere bile güler yüz gösterir ve sevmediğini belli etmezdi.
Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini sezmekte mahirdi. Herkesin gönlünü
almasını iyi bilirdi. Fevkalade bir zekaya ve hafızaya sahipti. Bir kere
gördüğü veya sesini işittiği kimseyi asla unutmazdı. iradesi kuvvetli, fikir ve
kararlarında istiklal sahibi, tehlike karşısında metanetli idi. Anne ve
babasının veremden ölmüş olmaları. onu genç yaşından itibaren temkinli yaşamaya
sevketmişti. İçki içmez, her türlü sefahetten uzak durur, sade bir hayat
yaşardı. Ölünceye kadar her sabah ılık su ile duş yapmayı alışkanlık haline
getirmişti. Jimnastiğe meraklı olup kılıç kullanma ve tabanca atmakta mahir
idi. Batı müziğinden, opera ve tiyatrodan hoşlanırdı. Çalışmayı sever ve
düzenli bir program uygulardı. Devlet işlerini her şeyin üstünde tutar ve
önemli haberler alındığında uykusundan dahi uyandırılmasını isterdi. Devlet
işlerinde değişik karakterdeki kimselerden faydalanmayı iyi bilir ve onlara
mizaçlarına uygun hizmetler verirdi. Önemli devlet meselelerinde karar vermeden
önce değişik fikirdeki devlet adamlarının görüşlerini alır. hatta bazan zıt
görüşlü kimseleri huzurunda münakaşa ettirir, daha sonra kesin kararını
verirdi. Sorumluluk taşıyan kararlarda konuyu meclise havale eder ve kararın
oradan çıkmasını sağlardı.”[5]
Sultan
II. Abdülhamid Han padişah olmasına
rağmen saray çalışanlarına dahi “siz” diye hitap edecek kadar mütevazi idi.Dönem
mevkidaşlarıyla iyi geçinmeyi ister, görüşmelerde karşı tarafı etkileyecek derecede konuşma
yeteneğine sahipti.
“Kızı Ayşe
Sultan çok sevdiği babasından
şöyle bahsetmektedir:"Sesi tatlı ve
kalın ve gürdü;söz söylerken dinlemek
zevki duyulurdu;fikirlerini ve merâmını fevkalâde bir ifâde ve nezâketle anlatmaya
muktedirdi;hareketlerinde padişahlık vekar ve halâveti görülürdü;dâima sâde
giyinir âlâyişten hoşlanmazdı;griyi çok
severdi;günde üç dört defa abdest alır,
namazını muntazaman kılardı; seccâdesi Hereke fabrikasında yapılmış bir halı
idi,ipekli üzerinde namaz kılmak câiz değildir derdi;bizim çok sâde ve kapalı
giyinmemizi isterdi;cicili bicili şeyler giymemizi istemezdi."[6]
Padişah Beyler Beyi Sarayı'nda 5 Şubat 1918 tarihinde yakalanmış olduğu mide ağrısı ve nefes darlığı sebebiyle doktor kontrolüne alınmış.Bir müddet Beylerbeyi Hastanesi'nde Nikolaki Paraskevidis, Veliaht Vahidüddin Efendi'nin özel doktoru Alkivyedis ve kendi doktoru Atıf Hüseyin Bey tarafından muayene edilmiştir.[7]
10 Şubat 1918
tarihinde ruhunu Allah’a teslim
etmiştir. II. Abdülhamid’in nâşı dedesi II. Mahmud ve amcası Sultan Abdülaziz'in yanında kendisi için açılan
kabre konulmuştur.Böylece saltanat süresi II.Abdülhamid için son bulmuştur.
Mesut ATEŞ
[1] İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi,Türkiye yayınevi, 2.bsk. IV.C. İstanbul, 1947-1961.s.285
[2]
Ziya Nur Aksun, II. Abdülhamid Han, Ötüken
yay.İstanbul, 2010,s.14
[3] Cevdet Küçük, “ABDÜLHAMİD II” Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 1, s.216-217
[4] Küçük, a.g.e, s.217
0 yorum