Başlıkları Sevmiyorum
03:03
Geçtiğimiz ay ülkemizde ismini bilmediğim bir televizyon kanalında yine ismini bilmediğim şahıslar tarafından, başta sosyal medya da ve neredeyse ülke genelinde alayla; ağır eleştirilerle karşılanan bir cehalet timsali vuku bulmuştu. Havsalanızda neyi kastettiğimi tahmin etmişsinizdir belki; Kürk Mantolu Madonna rezaleti... İşte ben bu olay üstüne farklı bir açıdan bir kaç kelam etmek istiyorum bu yazıda. Sürçü lisan edersem şimdiden affola...
Olayı başından itibaren özet geçecek değilim, malum; sağır sultan bile konudan az buçuk haberdar. Benim asıl irdelemek istediğim kısım bu olaya verilen tepkiler ve bu tepkilerin sahipleri.
Samimiyet... Samimiyet sizce de şu kısacık ömrümüzde pek ehemmiyetli ve olmazsa olmaz bir mefhum değil midir? Bence öyle! Peki, şimdi size sormak istiyorum; malum olaya verilen tepkilerin yüzde kaçı samimi geldi size? Bu soruya kendi adıma vereceğim cevap, taş çatlasın %25!
Olaya tepki verenlerin sayısını bir düşünsenize, ne kadar çok değil mi? Sosyal medya platformlarında olayı tiye alıp dalga geçenler mi dersiniz, birden edebiyat profesörü kesilenler mi...
Olaya yurt dışından bakan birisi sanır ki: Kürk Mantolu Madonna adeta kutsal bir kitaptır ve memlekette bunu istisnasız herkes okumuştur, okumayan birisi çıktığı için onunla alay edilmektedir.
Şimdi bir soru daha sormak istiyorum: sizce tepki gösterenlerin yüzde kaçı bu kitabı okumuştur?
Benimde mensubu bulunduğum gençliğimizin, çağımıza münhasır birçok hastalıklarından birisi de bence "tepkisiz kalma korkusu". Yani, demek istediğim şudur; absürt bir olay meydana gelmiştir, espriler almış yürümüş ve bundan kusur kalmak, bunlara katılmamak vatana hıyanetle eşdeğerdir; konuya hakim olunsun yahut olunmasın acilen bir şekilde tepki gösterilmelidir. Yaşanan malum olayda da böyle olmadı mı? O kitabı okumadığını adımız gibi bildiğimiz insanlar da o şahıslarla dalga geçmedi mi? Sabahattin Ali'nin fotoğrafını göstersek "dur yahu dur şimdi söyleyeceğim bu adamın oynadığı filmi" diyecek insanlar birden Fuad Köprülü kesilmedi mi? Raif Efendinin, dostu Rasim'e söylediği "seninle hiç şöyle uzun boylu konuşamadık evladım... Yazık..." sözlerini; "seninle şöyle bir oturup konuşamadık..." diye orada burada paylaşarak, ucuz ve adi sevgilerine malzeme eden insanlar en şiddetli hücumu yapmadı mı bu şahıslara?
Velhasıl kelam, al birini vur ötekine...
Entel olmakla entelektüel olmak... Ne farkları var ki canım bunların? Altı üstü biri diğerinden altı harf fazla/eksik!
Ahmet Kaya'nın sevdiğim bir şarkısı vardır, "Entel Maganda". Bilmeyen arkadaşlar için zikredelim, şarkıda; "Artık rol yapmayı bırak / Sen bir entel magandasın" der Ahmet ağabey...
Kimin rol kestiği, kimin samimi olduğu bariz bir şekilde meydanda esasında... Birde bariz bir şekilde meydanda olan bir husus var ki o da gençliğimizin genelinin telafisi olmayacak bir cehalete saplanmakta olması. Burada kimseye büyüklük taslarcasına nutuk çekecek ne tecrübede ne de statüdeyim, ancak; söylemek istediğim son bir şey var: o şahane eserin Madonna'nın hayatını anlattığını sanan cahille, kitabın can alıcı bir cümlesini kendi emellerine göre uyarlayarak "seninle şöyle bir oturup konuşamadık" diye dillerine pelesenk, basit amaçlarına araç edinmiş cahil arasında zerre fark yoktur!
Oğulcan Dinçerol
Olayı başından itibaren özet geçecek değilim, malum; sağır sultan bile konudan az buçuk haberdar. Benim asıl irdelemek istediğim kısım bu olaya verilen tepkiler ve bu tepkilerin sahipleri.
Samimiyet... Samimiyet sizce de şu kısacık ömrümüzde pek ehemmiyetli ve olmazsa olmaz bir mefhum değil midir? Bence öyle! Peki, şimdi size sormak istiyorum; malum olaya verilen tepkilerin yüzde kaçı samimi geldi size? Bu soruya kendi adıma vereceğim cevap, taş çatlasın %25!
Olaya tepki verenlerin sayısını bir düşünsenize, ne kadar çok değil mi? Sosyal medya platformlarında olayı tiye alıp dalga geçenler mi dersiniz, birden edebiyat profesörü kesilenler mi...
Olaya yurt dışından bakan birisi sanır ki: Kürk Mantolu Madonna adeta kutsal bir kitaptır ve memlekette bunu istisnasız herkes okumuştur, okumayan birisi çıktığı için onunla alay edilmektedir.
Şimdi bir soru daha sormak istiyorum: sizce tepki gösterenlerin yüzde kaçı bu kitabı okumuştur?
Benimde mensubu bulunduğum gençliğimizin, çağımıza münhasır birçok hastalıklarından birisi de bence "tepkisiz kalma korkusu". Yani, demek istediğim şudur; absürt bir olay meydana gelmiştir, espriler almış yürümüş ve bundan kusur kalmak, bunlara katılmamak vatana hıyanetle eşdeğerdir; konuya hakim olunsun yahut olunmasın acilen bir şekilde tepki gösterilmelidir. Yaşanan malum olayda da böyle olmadı mı? O kitabı okumadığını adımız gibi bildiğimiz insanlar da o şahıslarla dalga geçmedi mi? Sabahattin Ali'nin fotoğrafını göstersek "dur yahu dur şimdi söyleyeceğim bu adamın oynadığı filmi" diyecek insanlar birden Fuad Köprülü kesilmedi mi? Raif Efendinin, dostu Rasim'e söylediği "seninle hiç şöyle uzun boylu konuşamadık evladım... Yazık..." sözlerini; "seninle şöyle bir oturup konuşamadık..." diye orada burada paylaşarak, ucuz ve adi sevgilerine malzeme eden insanlar en şiddetli hücumu yapmadı mı bu şahıslara?
Velhasıl kelam, al birini vur ötekine...
Entel olmakla entelektüel olmak... Ne farkları var ki canım bunların? Altı üstü biri diğerinden altı harf fazla/eksik!
Ahmet Kaya'nın sevdiğim bir şarkısı vardır, "Entel Maganda". Bilmeyen arkadaşlar için zikredelim, şarkıda; "Artık rol yapmayı bırak / Sen bir entel magandasın" der Ahmet ağabey...
Kimin rol kestiği, kimin samimi olduğu bariz bir şekilde meydanda esasında... Birde bariz bir şekilde meydanda olan bir husus var ki o da gençliğimizin genelinin telafisi olmayacak bir cehalete saplanmakta olması. Burada kimseye büyüklük taslarcasına nutuk çekecek ne tecrübede ne de statüdeyim, ancak; söylemek istediğim son bir şey var: o şahane eserin Madonna'nın hayatını anlattığını sanan cahille, kitabın can alıcı bir cümlesini kendi emellerine göre uyarlayarak "seninle şöyle bir oturup konuşamadık" diye dillerine pelesenk, basit amaçlarına araç edinmiş cahil arasında zerre fark yoktur!
Oğulcan Dinçerol
0 yorum