VAMPİRLERİN ATASI KONT DURAKULA
11:07
Kazıklı voyvoda, Kont Durakula, Vlad Tepeş ve daha pek çok
korkunç isim.. Yeryüzünde vampir filmlerinin esinlenildiği adam. Hatta birçok
kişi tarafından vampir ya da şeytan
olduğu düşünülen bir isim. Son dönemlerin en cani hükümdarı..
Size bu yazımda belki de bazılarınız hayatını
bildiği, hayatını olmasa da herkesin ünvanını en az bir kere duyduğu Eflak
voyvodası III. Vlad, nâmı değer kazıklı Voyvoda'dan bahsedeceğim. Ne tesadüftür
ki ismi vampir filmleri ile tüm dünyanın hafızasına kazınan Kont Durakula'nın
bizim tarihimizle de çok yakın bir ilişkisi vardır. Hem de öyle çok gerilerde
değil. Osmanlı İmparatorluğu döneminde tarih sahnesine çıkar kazıklı voyvoda.
Fatih Sultan Mehmet ile çocukluk arkadaşı hatta kan kardeşi olduğu söylenen
III. Vlad 1442'de Osmanlıya rehin
bırakıldığında daha on iki, kardeşi Radu ise altı yaşındaydı. Osmanlı İmparatorluğu'nda bilhassa çocuk
rehinler seçkin bir topluluk içerisinde yetiştirilir ve iyi bir eğitim
görürlerdi. Çünkü daha sonraları voyvoda ya da devletin kademelerinde yetkilere
sahip olacak bu çocukların Osmanlı üst tabakasının davranışlarını öğrenmeleri
ve daha küçük yaştan denetim altına alınmaları gerekiyordu. III. Vlad ve
kardeşi Radu'da şehzade Mehmet ile birlikte Molla Gürani'den ders almışlardır.
III. Vlad Osmanlı Sarayında 1448 yılına, kardeşi Radu ise 1462 yılına kadar
kalmıştdı. 1448 yılında II. Kosova Savaş'ı sonrası Osmanlı'nın da desteği ile
Eflak'ın başına geçmeye çalışan Vlad'ın prensliği, Macaristan'ın vekil prensi
John Hunyadi'nin Eflak'ı işgal etmesi ile kısa sürdü. İşgal sonucu Vlad amcası
II. Bogdan'ın yanına kaçtı. 1456 yılında ise Hundayi tarafından Eflak
prensliğine yeniden atandı.
Tarih
sahnesinde bir cani hükümdar kazıklı Voyvoda... Vlad'ın Eflak tahtına çıkması
ile birlikte günümüzde dahi kan donduracak işkence çeşitleri de türemiş oldu.
Çocukluğundan beri içten içe Osmanlı'ya ve Türklere kin besleyen Vlad, eline
geçen yönetim gücü ile bilinç altında oluşturduğu işkence dünyasını uygulamaya
koyuldu. İşte Vlad, zalimliği ve en yaygın işkencesi olan insanları kazığa
oturtması nedeniyle Türkler tarafından kazıklı Voyvoda, Macarlar tarafından Kont Drakul ve kendi
halkı Romenler tarafından şeytan anlamına gelen Tepeş lakapları ile anılmıştır.
Tahta geçişinden itibaren kullarına, komşularına ve Osmanlıya dehşet saçtı.
Türklere karşı büyük bir kin besleyen Vlad'ın, en büyük zevki kazığa oturtulmuş
çok sayıda Türk'ün arasında yemek yemekti. III. Vlad meşhur kazığa oturmasının yanı
sıra adamalarına tutsakların taban derilerini yüzmelerini,yaralarına tuz
basmalarını ve sonra bunları yalaması için keçiler getirmelerini emrederdi.
Kazıklı voyvodanın elçiler içinde korkunç bir işkence yöntemi bulunuyordu. Eğer
elçiler Vlad'ın huzuruna çıkarken sarıklarını çıkarmayı reddederlerse sarıkları daha sağlam dursun
diye kafalarına üçer çivi çaktırırdı. Ayrıca Vlad, Adolf Hitler'in de etnik
olarak olmasa da psikolojik olarak atası kabul edilebilecek bir isimdi.
Hitler'in İkinci Dünya Savaşı'ndaki yahudi katlinin bir benzeri yaklaşık beş
yüz yıl önce Vlad tarafından dilencilere uygulanmıştı. Bir gün ülkesindeki
bütün dilencilere bir ziyafet veren Vlad Tepeş, onlarla birlikte yiyip içtikten
sonra içinde bulundukları salonu yaktırdı. Bütün dilenciler yanarak korkunç
şekilde can verdi. Kazıklı voyvodanın işkencelerinde yaş sınırlaması da yoktu.
Nitekim bunu bebeklerin kafalarını annelerinin göğüslerine çaktırmasından
rahatlıkla anlayabiliyoruz. Beslenme kültürüne de yenilikler getiren Vlad'ın en
sevdiği yemek sanırım insan kızartmasıydı.(kendisinin yiyip yemediği belli
değil) İnsanları kızartmak, haşlamak ve doğramak üzere yeni sistemler
geliştirmişti. Caniliğini nirvanaya çıkaran kazıklı voyvoda bu saydığımız
çeşitli yöntemlerle pişirdiği etleri, kendi anneleri olmakla birlikte çocuklara
yedirmeye zorladı. Nitekim Vlad Tepeş'in eşitlik ve adalet kavramlarını en iyi
uyguladığı yer işkenceleriydi. Bebek, çocuk, yaşlı, keşiş, rahip kısacası insan
ya da hayvan demeden herkesi kazığa oturtuyordu. Cariyelerinden biri (hamile olmadığı halde) hamile olduğunu
söylemesi üzerine Vlad kadının karnını elleriyle yarmıştı. Deminde bahsettiğim gibi Hitler işkencelerinde
Vlad'dan kopya çekmişe benziyor çünkü kazıklı voyvoda da Hitler gibi toplu
katliamlara bayılıyordu. Erdel ve Macaristan'dan Ulah dilini öğrenmek üzere
gönderilen dört yüz genci topluca yakmıştı. Burzenlandlı 600 tacir pazar
meydanında kazığa oturtulmuş, Şüpheli gördüğü 500 Eflaklı yargıç ve soyluyu da,
bölgelerindeki nüfusu doğru bildirmedikleri gerekçesiyle kazığa oturtmuştu.
Anlaşılacağı üzere Vlad, işkencelerini gizli değil halkın gözü önünde yapıyor
ve kendi halkı başta olmak üzere tüm çevresine korku saçıyordu.
Fatih Sultan Mehmet, babası II.
Murad'ın belirlediği yıllık haracı vermeleri halinde Eflak'a karışmamıştı.
Ancak Sultan Mehmet'in çocukluk arkadaşı Vlad, tahttaki yerini sağlamlaştırınca
kalbindeki kini tüm caniliği ile ortaya çıkarmış ve Osmanlı topraklarına
saldırarak, Türkleri öldürmeye başlamıştı. 1461 yılına gelindiğinde ise kazıklı
voyvoda Macar Kralı Matthias'a gizlice mektup yazarak Türklere karşı ittifak
teklif etti. Vlad'ın Macar bölgelerine sürekli saldırmasına karşın Kral Matthias,
bu ittifaka olumlu cevap verdi. Sultan Mehmet bölgedeki casusları sayesinde
Vlad'ın kendisine saldıracağı haberini öğrenince kılıcını Eflak'a çevirdi ancak
hemen saldırmadı. Bu esna da devreye Yunus Bey adıyla bilinen özel katibi Rum
Thomas Katavolenos girdi. Vlad'ı sultan adına Osmanlıya davet ederek, iyi
karşılanacağı konusunda güvence verdi. Yunus Bey, Vlad'da iyi niyetli olduğunu
göstermek içinde beş yüz seçkin Eflaklı'yı çalışmaya ve yıllık iki bin dukalık
haracı Osmanlı'ya göndermesini istedi. Yunus Bey, Vlad'ı tuzağa düşürmek için
de Çakırcıbaşı Hamza Bey ile de bir plan kurdu. Vlad bu esnada istenilen haracı
hazırladığını ancak Osmanlı İmparatorluğu'na beş yüz delikanlı göndermeyeceğini
ve kendisinin de gitmeyeceğini bildirdi. Fakat sonrasında Vlad Katavolenos'a
eşlik etmeyi kabul ederek çok sayıda
muhafızla yola çıktı. Tuzağın kurulduğu yere geldiklerinde Thomas Katavolenos-
Hamza Bey'in birlikleri ile Vlad'ın birlikleri arasında şidetli bir çatışma
yaşandı ve Vlad galip geldi. Katavolenos ve Hamza Bey esir alınarak önce elleri
ayakları kesildi sonrasında kazığa oturtuldular. Kurulan bu tuzak sonucu
hırslanan Vlad bir ordu toplayarak Tuna'yı geçti ve Osmanlı toprağı olan
Dobrucayı yağmaladı. Bu saldırısıyla birlikte büyük bir katliama da imza attı.
Sultan Mehmet gönderdiği elçilere yapılanları duyunca Eflak'a kesin olarak
saldırmaya karar verdi. Birçok kaynakta Mehmet'in Vlad için topladığı ordunun
İstanbul'un fethi sırasında toplanan ordu kadar büyük olduğu aktarılmaktadır.
Ordudaki asker sayısı 100 ila 150 bin arasında gösterilmektedir. Buna karşılık III.Vlad'ın
ise en fazla on bin askeri olduğu
belirtilmektedir. Fatih Sultan Mehmet Eflak seferinde yanına Vlad'ın kardeşi
Radu'yu da aldı. Vlad Osmanlı ile girdiği savaşta Macarlardan beklediği yardımı
görememişti. Ancak bölge coğrafyasını iyi bilmesi üzerine Osmanlıyı elinden
geldiğince yıpratmayı başardı. Fatih
Sultan Mehmet'in asıl amacı başkent Tirgovişte'ye saldırmaktı. Osmanlı ordusu
başkentin surları önüne geldiğinde direnişle karşılaşmak bir yana dursun bom
boş bir şehir buldu. Mehmet ilerlemeyi sürdürdü ve şehrin içinde bulunan bir
ormana geldiğinde Vlad'ın anlatılan korkunç kazık işkencesini gözleriyle gördü.
Sultan yaklaşık olarak yarım saat boyunca, kazığa oturtulmuş 20 bin kadar Bulgar
ve Türk'ün cesetleri arasında yürüdü. Bunlar arasında kumandanı Hamza Bey'de
vardı. Kaynaklardan elde edinilen bilgiye göre bu manzara karşısında Sultan
Mehmet bile ürpermişti.
III.Vlad ise ordusunun bir kısmını
Boğdan'a çekip, Eflak'ta altı bin asker bıraktı. Osmanlı ordusuna bağlı
birlikler bu müfrezeyi yok etti. Fatih Sultan Mehmet ordularına bölgeyi tahrip
ettirdikten sonra Mihaloğlu Ali Bey'i Eflak valisi yaptı ve ona Vlad'ın kardeşi
Radu'yu Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesinde hükümdar olarak tahta geçirmesini
emretti. Radu abisi Vlad'ın tam aksine
zayıf ve yumuşak huylu biriydi. Ayrıca Radu İstanbul'a tabii oldu ve
vergisini he zaman ödedi. Başlarda Vlad'ın tarafını tutan boylarda tehditlere
boyun eğerek Radu'yu lider olarak tanıdılar. Yalnız kalan Vlad ise Erdel'e
sığındı. Burada Sultan Mehmet'in gözüne girebilmek için son hamlesini yaptı ve
sultana onun adına Erdel ve Macaristan'ı alabileceğine dair yardım teklif
ettiği bir mektup yazdı. Slavca yazılan bu mektup Fatih Sultan Mehmet
yerine Macaristan Kralı Matthias'ın
eline geçti. Matthias, Vlad'ı hemen yakalatarak zindana attırdı. Sonrasında ise
Vlad tekrar Eflak tahtına geçerek, iki yıl gibi kısa bir süreliğine zalim
hükümdarlığını tekrar yapma fırsatı buldu. III.Vlad daha ordu düzenini dahi tam
anlamıyla oturtamadan Osmanlı birliklerinin saldırısı ile yenilgiye uğratıldı
ve kellesi Sultan Mehmet'e getirildi.
İşte Bram Stoker'in Drakula
romanına ve filmlerine konu olan yakın dönemin en cani hükümdarı kazıklı Voyvodanın sonu da böyle oldu.. Vlad'ın yaptığı kan dondurucu işkenceler hiçbir
şekilde kabul edilemez ancak yaptığı canilikler ile Dünya edebiyatı ve
tarihinde büyük etkilerinin olduğu kabul edilmesi gereken bir gerçektir...
Müge HATİPOĞLU
KAYNAKLAR
İslam Ansiklopedisi/ EFLAK- Kemal Karpat
Türkler Ansiklopedisi/ Osmanlı Kültürünün Eflak ve Boğdan'ın Yaşamına Etkisi- Prof.Dr.Zeynep Sözen
Türkler Ansiklopedisi/ Osmanlı Kültürünün Eflak ve Boğdan'ın Yaşamına Etkisi- Prof.Dr.Zeynep Sözen
Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı- Franz Babinger
0 yorum