Safiye Ayla
10:20
Yaşadığı zorluklarla, sesiyle,
güzelliğiyle muhteşem bir kadın "Safiye Ayla"
20. yüzyıldan Cumhuriyet'in ilk yıllarına
kadar Türk musikisinde gelenekçiliğin devamı ile yenilik denemeleri
birlikte yürütülmüştür. Cumhuriyet'in ilk yıllarından günümüze kadar gelen süreç eski adıyla
"Alaturka" yeni adıyla "Geleneksel Türk Sanat Musikisi"
olarak geçer. Bu dönemde yetişen ve ömrünün sonuna dek en önemli isimlerden biri ise tartışmasız
Safiye Ayla'dır.
...
"Babamı Mısırlı bilirdim. Sonradan
Halilrahman'dan bana yazdığı mektuplardan Filistinli olduğunu öğrendim. Annem
Suudi Arabistan'dan gelmiş. Babam sanatla ilgilenen bir rantiye, anneciğim
okuma yazması bile olmayan cahil bir kadın..."
...
Safiye Ayla kendi ağzıyla ailesini bu
şekilde anlatıyor çünkü kendisi de daha fazlasını bilmiyor. Annesi saraya
girmiş ve yakın arkadaşı Eladil Kalfa ile bir süre sonra saraydan birlikte
ayrılmış, Kadırgadan bir ev almışlar. Safiye Ayla'nın annesi ve babası bu
evde evlenmişler. Babası annesini Ayla daha doğmadan terk etmiş. 1907 yılında
doğmuş Safiye Ayla, annesi ise evleri yandıktan sonra üzüntü ve yokluktan Ayla 3
yaşında iken veremden vefat etmiş. Eladil Kalfa Ayla'yı yetimler yurduna
bırakmış. Çocuk yaştan itibaren hayatı zorluk ve özlemlerle geçmiş Safiye
Ayla'nın. Çocukken pek çok hastalıklar atlatmış ( tifo, tifüs, sıtma ve uyuz)
et yemeği sevmediğini ve bunun yurttan kalma alışkanlık olduğunu çünkü
orada çok etli yemek yemediklerini söyler ama yine de "bize iyi baktılar Allah
devletimize zeval vermesin" demekten geri durmaz.
İlkokul bitince kendisini Bursa
Milletvekili Şeyh Servet Efendi evlatlık alır ve Bursa Öğretmen Okuluna verir.
Asıl mesleği öğretmenliktir. Konya, Bursa, Adana okullarında görev yapar daha sonra
ise Eyüp'te bir okula öğretmen yardımcısı olur. Eyüp'te kiralık oda bulana
kadar Eyüp Camii'nin musalla taşı üzerinde kıvrılıp geçirdiği geceler bile
olmuş ünlü sanatçının...
Günün birinde ünlü
bestekâr Mustafa (Sunar) Efendi, Safiye'nin sesini beğenip yanına çağırır işte
o anda Safiye'nin bahtı açılmıştır. Mustafa Sunar Safiye'ye makam ve usulleri
öğretir. Yesari Asım'ın "Bekledim de gelmedin" , "Sevda yatan
gözlerini" adlı besteleri ile ilk plağını doldurur. Tek plakla bir ay içinde
Ayla meşhur olur. Dönemin ünlü gazinocuları Ayla'nın peşinden koşarlar, "Küçük Çiftlik" ve "Mulen Ruj"da sahne
alır. Bu hızlı
yükselişin ona pek çok getirisi olmuştur, en mühim olanı ise Atatürk ile
karşılaşmasıdır. Atatürk Ayla'nın plaklarını dinlemiş ve sesine hayran
kalmıştır. 1931-32 yılında (Ayla yıl hakkında çok emin değildir) ilk kez
karşılaşırlar. Atatürk kendisini yemeğe davet eder; Şişli'deki eve gider, Ata'nın üstünde şık beyaz bir spor gömlek vardır. Ata'nın elini öptükten sonra
yanına oturur. Gözlerine bakamaz Ata'nın, keskin bakışlı mavi gözlerinden
korkar... Ata'nın isteği üzerine "Sevda yaratan gözlerini her zaman
öpsem" şarkısını okur. Ata Safiye'ye iltifat ve nasihatlerde bulunur.
Bunun üzerine yıllar sonra Ayla "beni Atatürk yarattı" demiştir.
Ortada dolanan Ata'nın "Safiyeyi perde arkasından dinlemek
lazım" dediği sözü tamamen asılsızdır. Olay tamamen Ata'nın sofrasında
bulunan diğer kadınlar tarafından kıskançlıktan ortaya atılmıştır. Öyle ki
Atatürk "İstanbul'a gidelim" yerine "Safiye'ye gidelim"
diyerek yola çıkan biriydi.
Edebiyat camiasından başta Rıza Tevfik ve Nazım Hikmet gibi kıymetli şahsiyetlerle sağlam ve ebedi dostlukları olmuştu, hatta Rıza Tevfik'in Ayla için kaleme aldığı şiiri mevcuttur. Ayla, Nazım Hikmet
hapisteyken ona bal ve yağ yollamış hatta bu sebeple gözaltına bile alınmıştı.
Ayla, "beni çirkin bulan Nazım'dı. Ben onu tanıdım çok sevdim. Ona vurulan damga
aklıma geldikçe hala çok üzülüyorum. Vatan hainiymiş! Bir şair vatan haini
olabilir mi; olamaz!" Der. Sorgu esnasında "neden yolladın" sorularına
"Gönderdim, gene olsa gene göndereceğim" demiş hatta üstüne gelen
memura "O sizin tarifinizle komünist olabilir. Ben komünist momünist
bilmem. Böyle şeylere de inanmam. Arkadaşım hasta ve parasız. O nedenle
gönderdim." Demiştir. Atatürk, İnönü, Bayar, Menderes, Kılıç Ali,
Koraltan gibi pek çok önemli siyasetçi ile dostluğu olmuştur.
En büyük aşkı ise Şerif Muhiddin
Targan'dır... Onu ömrünün sonuna kadar sevmiştir. Targan'ın ölümünden sonra
Timur Aksoy ile ilişkisi olmuştur. Bu ilişkileri şu şekilde ifade eder;
"Eşimle çok büyük bir aşk yaşadım, Timur'la üzüntüyle karışık bir
sevgi" diyerek anlatır Ayla... Pek çok magazinsel ilişkileri olsa da onun
gönlünde olan tek kişi Şerif Muhiddin Targan olmuştur.
Türk sanat musikisinin en önemli
isimlerinden ve Cumhuriyet döneminde sanata vermiş olduğu destek ile Safiye
Ayla 14 Ocak 1998 yılında İstanbul’da 90 yaşında hayata gözlerine yummuştur. Tüm
mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlamıştır.
Yazan: Neslihan AKYAZ
KAYNAKÇA
- Seçkin, Nalan, Musalla'dan Şöhrete Safiye Ayla, Bilgi Yayınevi, 1998, Ankara
- Bilanço Dergisi, Cumhuriyetin Sesleri, Türkiye İşbankası Yayınları, 1999, İstanbul
- Uysal, Sermet Sami, Baki Kalan Bu Kubbede, Timaş Yayınevi, 2005, İstanbul
- Bardakçı, Murat, Miyavlama ve Musiki, Habertürk Gazetesi, 2010, İstanbul
0 yorum